Bu yazıyı 2021 yılının Mayıs ayının 19. günü ve Türkiye'de tam kapanmanın olduğu bir zamanda yazıyorum. 2019 yılının sonlarında Çin'de ortaya çıkan ve bütün dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgını sayesinde hijyenin ne kadar önemli bir şey olduğunu tekrar hatırladık. Virüs Çin'de ortaya çıktığından beri gerek basından ve gerekse Çin'de yaşayan Türkler sayesinde Covid-19 salgınını takip ediyordum. Bu virüse yakalanmamak için dikkat edilmesi gereken şeylerin hijyen ve sosyal mesafe olduğunu anlamıştım. 2020'nin Mart ayında Türkiye'de ilk vaka görüldüğünde olacakları az çok tahmin ediyordum ve tahmin ettiğim gibi oldu. Aslında bu tahmin tamamen basından ve sosyal medyadan gördüklerimle oluşturduğum bir tahmindi. Üstünde fazla kafa yormama gerek olmamıştı Çin'de olan uygulamaların birçoğu bizim ülkemizde de olacaktı. İnsanlar korkmaya başladığında doğal olarak maske, dezenfektan ve kolonya satışları artmaya başlamıştı ve insanlar sürekli bu ürünlerden alıp stok yapıyordu.
Kolonya ve dezenfektan kolay kullanımının yanında her yere götürülebildiği için insanlar tarafından fazlasıyla tercih edilmişti ancak onlardan çok daha koruyucu olan bir ürün vardı. O ürün sabundu hatta katı sabundu. Katı sabun, kolonya ve dezenfektana nazaran daha pratik kullanışlı kolay taşınabilir bir ürün olmasada el hijyeni konusunda kolonya ve dezenfektandan daha etkili.
Bir markete gidip alabileceğiniz en ucuz kişisel hijyen ürünlerinden biri ayrıca kolonya ve dezenfektana göre daha etkili bir ürün. Kolonya ve el dezenfektanları içinde bulundurduğu alkol yüzünden fazla kullanımda cildinizi tahriş edebiliyor ama sabunda böyle bir sorunla karşılaşmıyorsunuz. Sabun tam aksine cilde dost bir ürün. Ben de bu yüzden sabunu araştırmaya başladım ve öğrendiğin bilgileri siz değerli okuyucularımla paylaşmak istedim.
İlk olarak sabunun nasıl ortaya çıktığıyla başlamak istiyorum. Günümüzde evlerimizde kullandığımız çoğu sabun kimyasal maddelerden yapılıyor olsada ilk sabunlar günümüzde ki sabunlardan çok daha farklıydı. "Sabun" yani İngilizce olarak "soap" kelimesi eski bir Roma efsanesi olan Sapo Dağı efsanesine dayanır. Bu antik efsane M.Ö 100 yılına dayanıyor. Bu dağın altındaki Tiber nehrinde kadınlar sadece Romalı yurttaşların giyebildiği Toga adı verilen giysilerini yıkıyorlardı. Romalı kadınların Togalarını burada yıkamalarının sebebi ise nehrin dibinde ki kilin kıyafetlerde ki lekeleri çıkarmada başarılı olmasıydı. Bunun sebebi ise Sapo Dağında hayvan kurban edilmesiydi. Bu hayvanların küllerinin ve yağlarının dağın yamaçlarından nehre akması sayesinde kadınlar nehirden aldıkları kilin temizliği kolaylaştıran ve lekeleri hızlı bir şekilde çıkarmaya yarayan bir şey olduğunu keşfettiler. İşte bugün kullandığımız sabun kelimesi Sapo dağının adından gelmektedir.
Sabunun tarihi için insanlık kadar eskidir tabirini kullansak abartmış olmayız. Pompei'deki kurumuş lav tabakalarının altında sabun kalıplarının bulunduğunu biliyoruz. Sabunun Sümerler, Mısırlılar ve Hititler tarafından kullanıldığı da bilinmekte. Sümerler susam yağı ile birlikte bitki ve odun küllerini kaynatarak tarihteki en eski sabunlardan birini yapmışlardır. Ayrıca Sümerler'in yaptığı bazı sabun çeşitlerinin diş ve ağız temizliğinde kullanıldığı biliniyor. Mısırlılar ise deniz börülcesinin külünü, iç yağ ve bitki yağı ile karıştırarak elde ettikleri sabunu ilaç olarak kullanmışlardır.
Sabun ve benzeri temizlik maddeleri sayesinde insanlar binlerce yıldır temiz ve hijyenik bir hayat yaşayabilmektedir. Bu sayede insanlar daha sağlıklı olmuşlardır ve hastalıklardan uzak kalmışlardır.
Yorumlar
Yorum Gönder